Fikret Mualla Saygı, Türk resim sanatının önemli isimlerinden biridir. Ancak, onun hayatı ve sanatı sadece tuval üzerindeki eserleri ile sınırlı değildir; aynı zamanda tuhaf ve çalkantılı bir özel yaşama sahiptir. “El Bohem” adlı tiyatro eseri, Mualla’nın hayatından ilham alarak, sanatının derinliklerine ve kişisel mücadelelerine odaklanan dokunaklı bir performans sunar.
Mualla’nın hayatı, onun sanatı kadar renkli ve çeşitlidir. “El Bohem,” onun çalkantılı ruh halini ve zamanının toplumsal normlarına karşı duruşunu anlamaya çalışır. Oyun, Mualla’nın başına buyruk, özgür ruhlu, ancak bir o kadar da içsel savaşlarla mücadele eden bir sanatçı olarak resmini çizer. Mualla, sanatına ibadet eder gibi yaklaşan, aynı zamanda “alkolik delirium” teşhisi konulan bir adam olarak karşımıza çıkar.
Mualla’nın sanatındaki temel temalar, oyun boyunca derinlemesine incelenir. “Leblebiciler” olarak adlandırdığı, toplumun nasırlanmış ruhları içinde kendini yabancı hisseden bir figür olarak ortaya çıkar. Mualla’nın, ruhen fakir bir cemiyetin ve tuğfeyli zenginliğin “müthiş düşmanı” olduğunu ifade etmesi, eserin ana çatışma noktalarından biridir. “Düşenin dostu yoktur Leblebistan’da” diyerek, sanatçının yalnızlığı ve anlaşılmazlığına vurgu yapılır.
Oyun, Mualla’nın toplum tarafından bir ucube, deli ve serseri olarak algılandığı bir dönemi de ele alır. Devletin onu anlamaması, onu bir Fransız hâkim kadar anlamamış olması, Mualla’nın sıra dışı duruşu ve sanatıyla toplumun sınırlarını zorlamasını vurgular. Oyun, Mualla’nın direnişini ve sanatını anlamak için çabalayan insanların hikayesini dokumaya devam eder.
Mualla’nın hayatında belirleyici bir rol oynayan isimler de oyunun odak noktalarından biridir. Salah Cimcoz, Sadi, Dina Vierny, Madame Angles gibi isimler, Mualla’nın yaşamına dokunan, ona destek olan ve anlamaya çalışan kişiler olarak sahnede yer alır. Ayrıca, Semiha Berksoy, Nâzım Hikmet, Abidin Dino gibi sanat dünyasının önemli isimleriyle olan arkadaşlıkları, Mualla’nın sanatının evrenselliğine ve derinliğine ışık tutar.
“El Bohem,” Fikret Mualla’nın yaşamının karmaşıklığını ve sanatının derinliklerini izleyiciye taşıyan bir eser olmanın ötesinde, aynı zamanda toplumun sanatçıyı anlamakta yaşadığı zorlukları sorgular. Fikret Mualla’nın sanatının bu tiyatro eseriyle yeniden sahneye taşınması, onun eşsiz bakış açısını, çalkantılı yaşamını ve sanatının ölümsüz kudretini izleyicilere aktarır. Oyun, izleyenlere, sanatın sınırlarını zorlamak ve anlaşılmazlıklar içinde dahi bir sanatçının varlığını sürdürmek için nasıl mücadele ettiğini düşündürtür.
Yayımlayan